23 Nisan 2009 Perşembe
gülümseyin:))
Ameliyat masasındayken, ölüme yakın, birden bir hayal görüyor.
Azraili görüyor ve soruyor: "Benim saatim geldi mi?"
Azrail cevap veriyor: "Hayır, senin daha 43 sene, 2 ay ve de 8 günün var".
Narkozdan uyandığında, estetik yaptırmaya karar veriyor.
Yüzünü gerdiriyor, dudaklarını doldurtuyor ve de göğüslerini
düzelttiriyor. Kısacası: "Yeniden doğmuş gibi" daha uzun bir süre yaşayacağını
bildiği için şimdi, o kadar ameliyatın değdiğini düşünüyor.
Son ameliyattan sonra, hastaneden tamamen yeni bir insan gibi çıkıyor.
Tam karşıdan karşıya geçiyor ki, ambülans çarpıyor. Ölüyor.
Cennette Azrail'e soruyor: "40 seneden daha fazla yaşa yacağımı sanıyordum! Neden o zaman bana o ambülansın çarpmasını sağlayıp beni öldürttün?"
Azrail cevap veriyor:
"Kız, ben seni tanıyamadım.. " :)))
21 Nisan 2009 Salı
hey gidi günlerim
9 Nisan 2009 Perşembe
ödüllü mim
bir damla su:http://mehbup.blogspot.com

ÖDÜLÜN KURALLARI
1-Ödülü verenin linkini yayınlamak.
2-Ödülü verdiğin kişilere mutlaka haber vermek.
3-Bu ödülü verdiğin blog sahibinin linkini vermek.
4-Gördüğünüz resmi eklemek.
Bende sevdiğim bloglara bu ödülü yollayıp paylaşmak istiyorum
kasımpatı: http://zeugmazeugma.blogspot.com
sinema haberleri film kritikleri: http://sinemarket.blogspot.com
4 Nisan 2009 Cumartesi
hesap
Adamın biri bir bankaya girmiş ve bankadaki görevli kadına:
- "A.....bankasında b..tan bir hesap açtırmak istiyorum" demiş. Kadın bir anda böyle bir laf beklemediği için şaşırmış, afallamış...
- "Afedersiniz anlayamadım beyefendi, tekrar eder misiniz?" diye sormuş. Bunun üzerine adam yine:
- "A........bankasında b..tan bir hesap açtırmak istiyorum" demiş. Kadın çok bozulmuş ve:
- "Aman beyefendi, lütfen sözlerinize dikkat edin ve ne istediğinizi kibarca söyleyin!" demiş. Adam da hiçbir değişme yok, aynı lafı tekrar tekrar söylemiş... En sonunda kadın dayanamamış ve "Ben sizi müdürümün yanına götüreyim de, derdinizi ona anlatın!" demiş.
Müdürün yanına gitmişler, adam yine aynı şekilde müdüre isteğini iletmiş. Müdür:
- "Beyefendi, elemanım son derece haklı. Bu şekilde konuşursanız korkarım size yardımcı olamayacağım, lütfen niye böyle konuştuğunuzu söyler misiniz?" Bunun üzerine adam:
- "Ağzına s........ sayısal lotosundan en büyük ikramiye bana çıktı ve bunu a...... bankasında b..tan bir hesap açtırarak değerlendirmek istiyorum!" demiş....
Bu lafı duyan müdür eliyle kadını işaret ederek bağırmış:
"Ve bu o..... size yardımcı olmuyor, öyle mi?
3 Nisan 2009 Cuma
tam adamına mim:))
- Mutlu bir beraberlik için, karşı cinsten beklentileriniz nelerdir?
-Sevdiğiniz kişide aradığınız özellikleri yazarak, kalbinizdeki güzeli tanımlayınız.
-“Kısaca, birlikte olduğum kişi böyle olmalı” gibi ifadelerle,
kalbinizi çalacak kişiyi hayalinizde canlandırın ki, okuyan karşı cinsiyet
- hııım, demek şöyle yapsam daha etkili olacakmış, burada yanlış yapmışız" diyerek ayağını denk alabilsin."
Benim için geç kalmış bir analiz olsa gerek.Yinede konu hakkında tecrübeyle sabit fikirlerim var:))Sevdiğim erkek herşeyden önce beni benim sevdiğim kadar sevmeliydi,başım sıkıştığında yanıbaşımda ilk o olmalıydı,şevkatli,mehametli ve alakalı olmalıydı.Yeri geldiğinde sevdiğim,arkadaşım,çocuğum gibi olmalıydı.Bu durumda bana geçmiş olsun demek en doğrusu sanırım:)Yakışıklılığa kanıp seçim yaparsam olacağı buydu sanırım kısmet.
30 Mart 2009 Pazartesi
tuzlu kahve
delikanli vardi ki.. Partinin sonunda kizi kahve icmeye davet etti. Kiz
parti boyu dikkatini cekmeyen oglanin davetine sasirdi, ama tam bir kibarlik
gosterisi yaparak kabul etti. Hemen kosedeki sirin kafeye oturdular.
Delikanli oyle heyecanliydi ki, kalbinin carpmasindan konusamiyordu. Onun bu
hali kizin da huzurunu kacirdi...
"Ben artik gideyim" demeye hazirlanirken, delikanli birden garsonu
cagirdi...!
"Bana biraz tuz getirir misiniz" dedi.. "Kahveme koymak icin.."
Yan masalardan bile saskin yuzler delikanliya bakti... Kahveye tuz!..
Delikanli kipkirmizi oldu utanctan, ama tuzu kahvesine doktu ve icmeye
basladi. Kiz, merakla "Garip bir agiz tadiniz var" dedi..
Delikanli anlatti:
"Cocukken deniz kenarinda yasardik. Hep deniz kenarinda ve denizde oynardim.
Denizin tuzlu suyunun tadi agzimdan hic eksilmedi. Bu tatla buyudum ben.. Bu
! ; tadi cok sevdim. Kahveme tuz koymam bundan. Ne zaman o tuzlu tadi dilimde
hissetsem, cocuklugumu, deniz kenarindaki evimizi ve mutlu ailemi
hatirliyorum. . Annemle babam hala o deniz kenarinda oturuyorlar... Onlari
ve evimi oyle ozluyorum ki.."
Bunlari soylerken gozleri nemlenmisti delikanlinin... Kiz dinlediklerinden
cok duygulanmisti. Icini bu kadar samimi doken, evini, ailesini bu kadar
ozleyen bir adam, evi, aileyi seven biri olmaliydi. Evini dusunen, evini
arayan, evini sakinan biri... Ev duyusu olan biri... Kiz da konusmaya
basladi... Onun da evi uzaklardaydi.. ! Cocuklugu gibi... O da ailesini
anlatti. Cok sirin bir sohbet olmustu... Tatli ve sicak...
Ve de bu sohbet oykumuzun harikulade guzel baslangici olmustu tabii...
Bulusmaya devam ettiler ve her guzel oykude oldugu gibi, prenses, prensle
evlendi. Ve de sonuna kadar cok mutlu yasadilar. Prenses ne zaman kahve
yapsa prensine icine bir kasik tuz koydu, hayat boyu... Onun boyle sevdigini
biliyordu cunku...
40 yil sonra, adam dunyaya veda etti. "Olumumden sonra ac" diye bir mektup
birakmisti sevgili karisina... Soyle diyordu, sati! rlarinda...
"Sevgilim, bir tanem... Lutfen beni affet. Butun hayatimizi bir yalan
uzerine kurdugum icin beni affet. Sana hayatimda bir tek kere yalan
soyledim... Tuzlu kahvede... Ilk bulustugumuz gunu hatirliyor musun?.Oyle
heyecanli ve gergindim ki, seker diyecekken 'Tuz' cikti agzimdan... Sen ve
herkes bana bakarken, degistirmeye o kadar utandim ki, yalanla devam ettim.
Bu yalanin bizim iliskimizin temeli olacagi hic aklima gelmemisti. Sana
gercegi anlatmayi defalarca dusundum. Ama her defasinda korkudan vazgectim.
Simdi oluyorum ve artik korkmam icin hicbir sebep yok! ...
Iste gercek... Ben tuzlu kahve sevmem. O garip ve rezil bir tat.. Ama seni
tanidigim andan itibaren bu rezil kahveyi ictim. Hem de zerre pismanlik
duymadan. Seninle olmak hayatimin en buyuk mutlulugu idi ve ben bu mutlulugu
tuzlu kahveye borcluydum.
Dunyaya bir daha gelsem, herseyi yeniden yasamak, seni yeniden tanimak ve
butun hayatimi yeniden seninle gecirmek isterim, ikinci bir hayat boyu daha
tuzlu kahve icmek zorunda kalsam da.."
Yasli kadinin gozyaslari mektubu siril! siklam islatti. Lafi acildiginda,
birgun biri kadina "Tuzlu kahve nasil bir sey" diye soracak oldu...
Gozleri nemlendi kadinin...
"Cok tatli!..." dedi...
29 Mart 2009 Pazar
ben kimim?

Var mıyım yok muyum?
Ben neyim?
Masal mıyım gerçek miyim?
Kaç mıyım göç müyüm?
Hiç miyim suç muyum?
Ben kimim?
İbret miyim cinnet miyim?
Hiçlikler içinde kanayan yürek
Yokluklar içinde savaşan beden
Boşluklar içinde karışan zihin
Güçlükler içinde değil miyim?
Yoksa… Yoksa…
Her ihanete akıl erdiren
Her cehalete kılıf uyduran,
Her esarete fiyat biçtiren
Sen değil de ben miyim?
Geçimsizim bugünlerde
Kısmetsizim bu yerlerde
Değersizim bu ellerde
Çaresizim doğduğum yerde
Gölgesizim her gün her yerde
Ses miyim sus muyum
Sis miyim pus muyum
Ben neyim
Deha mıyım Heba mıyım
Ak mıyım pak mıyım
Al mıyım Sat mıyım
Ben kimim
Yarar mıyım ziyan mıyım
Yalanlar içinde doğruyu bulan
Cayanlar içinde sözünde duran
Satanlar içinde ayak direyen
Yananlar içinde değilmiyim
Her adalete duvar ördüren
Her cesarete kilit vurduran
Her asalete boyun eğdiren
Sen değil de ben miyim
Geçimsizim bugünlerde
Kısmetsizim bu yerlerde
Değersizim bu ellerde
Çaresizim doğduğum yerde
Gölgesizim her gün her yerde
CANDAN ERÇETİN
BENDE.....geçimsizim bu günlerde,değersizim bu ellerde,çaresizim doğduğum yerde,yalanlar içinde doğruyu bulan,cayanlar içinde sözünde duran,dehamıyım hebamıyım YOKSA.......
"PEKİ SİZ KİMSİNİZ BİLİYORMUSUNUZ"
27 Mart 2009 Cuma
üşüyorum

Bir coşku var içimde bu gün kıpır kıpır
Uzak çok uzak bir yerleri özlüyorum
Gözlerim parke parke taş duvarlarda
Açılıyor hayal pencerelerim
Hafif bir rüzgar gibi süzülüyorum
Kekik kokulu koyaklardan aşarak
Güvercinler ülkesinde dolaşıyor
Bir çeşme başı arıyorum
Yarpuzlar arasında kendimi bırakıp
Mis gibi nane kokuları arasında
Ruhumu dinlemek istiyorum
Zikre dalmış her şey
Güne gülümserken papatyalar
Dualar gibi yükselir ümitlerim
Güneşle kol kola kırlarda koşarak
Siz peygamber çiçekleri toplarken
Ben çeşme başında uzanmak istiyorum
Huzur dolu içimde
Ben sonsuzluğu düşünüyorum
Ey sonsuzluğun sahibi, sana ulaşmak istiyorum
Durun kapanmayın pencerelerim
Güneşimi kapatmayın
Beton çok soğuk, üşüyorum…
Muhsin YAZICIOĞLU
Okuduğumda çok duygulandım olacaları bilir gibi yazmış ,hafif bir rüzgar gibi süzüldüğü sonsuzluğun sahibinin sıcak mekanında huzur bulmasını diliyorum...
öylesine sevmiştim
Bütün sabahları üşüdüğüm
Bütün gördüğüm senli günlerim,onlarda gitsin
İçimde bir şarkı
Gözümde bir ışık kalmıştı herşeye inat
Kapat gözlerimi, sevdiğim anlar da gitsin
Yıldızları da alsana yanına gökyüzünden
Sevdiğimiz şarkıları da
Pencereme konan yusufçukları da
Bana karanlığı bırak
Beni bırak, beni böyle bırak
Böyle ansızın, böyle yakışıksız
Böyle anlamsız, böyle dağınık
Öyle kapıda susuşun
Öyle sarsak, öyle serkeş, öyle çerkes duruşun
Öyle sağlam, öyle bir de vuruşun
Koy beni sensizliğe
Ve otursun içime kül gibi kor yangının
Şimdi gidiyorsun, git
Hadi git
Hepsi hepsi bir sevda benimkisi, al da git
Hadi kanatma
Hadi yıkma
Hadi dokunma
Zaten ben seni öylesine sevmiştim
Şimdi gidiyorsun, git
Bütün sabahları üşüdüğüm
Bütün gördüğüm senli günlerim,onlarda gitsin
İçimde bir şarkı
Gözümde bir ışık kalmıştı her şeye inat
Kapat gözlerimi, sevdiğim anlar da gitsin
İBRAHİM SADRİ
kızılderili
Onlara dedi ki: "İçimde bir savaş var. Korkunç bir savaş. İki kurt arasında:
Bu kurtlardan birisi; korkuyu, öfkeyi, kıskançlığı, üzüntüyü, pişmanlığı, açgözlülüğü, kibri, kendine acımayı, suçluluğu, küskünlüğü, aşağılık duygusunu, yalanları, yapmacık gururu, üstünlük taslamayı ve egoyu temsil ediyor.
Diğeri ise; zevki, huzuru, sevgiyi, umudu paylaşmayı, cömertliği, dinginliği, alçakgönüllülüğü, nezaketi, yardımseverliliği, dostluğu, anlayışı, merhameti ve inancı temsil ediyor. Aynı savaş sizin içinizde de sürüyor ve diğer tüm insanların içinde."
Çocuklar anlatılanları anlamak için bir dakika düşündüler ve içlerinden biri büyükbabasına, "Hangi kurt kazanacak" diye sordu.
Yaşlı Cherokee kısaca cevapladı…
"Beslediğiniz "
22 Mart 2009 Pazar
çıkmaz
15 Mart 2009 Pazar
uzun bir cumartesi
Çok sevdiğim bir söz vardır HAKKIMDA BİLGİN YOKSA FİKRİNDE OLMASIN...artık yeter hakkımdaki pis fikirlerini kendine sakla düş yakamdan...
14 Mart 2009 Cumartesi
çocuklarımın babasına
13 Mart 2009 Cuma
AŞK VE GERÇEK İLİŞKİ BÖYLE BİRŞEY İŞTE!..

Kocam bir mühendisti. Onunla sâkin tabiatını sevdiğim için evlenmiştim. Bu sâkin adamın göğsüne başımı koymak içimi nasıl da ısıtırdı… Gel gör ki iki yıl nişanlılık ve beş yıl evlilikten sonra bu sâkinlik beni yormaya başlamıştı. Eşimin -bir zamanlar çok sevdiğim- bu özelliği artık beni huzursuz ediyordu. İş ilişkiye gelince oldukça içli, hattâ aşırı hassas bir kadınım. Romantik anlara, küçük bir çocuğun şekere düşkünlüğü gibi can atıyorum. Oysa kocamın sakinliği, başka bir deyişle vurdum duymazlığı, evliliğimize romantizm katmaması beni aşktan almış, uzaklaştırmıştı.
Sonunda kararımı ona da açıkladım: boşanmak istiyordum. Şaşkınlıktan gözleri açılarak 'niye?' diye sordu. 'Gerçekten belli bir sebebi yok' dedim, 'sadece yoruldum.' Bütün gece ağzını bıçak açmadı. Düşünüyordu. Bu hâli ise hayal kırıklığımı daha da artırmaktan başka bir işe yaramıyordu: işte, sıkıntısını dışarı vurmaktan bile aciz bir adamla evliydim. Ondan ne bekleyebilirdim ki! Sonunda sordu: 'seni caydırmak için ne yapabilirim?' Demek ki söyledikleri doğruydu: insanların mizacı asla değiştirilemiyordu. Son inanç kırıntılarım da kaybolmuştu. 'İşte mesele tam da bu' dedim. 'Sorunun cevabını kendin bulup kalbimi ikna edebilirsen kararımdan vazgeçebilirim.' 'Diyelim dağın tepesinde bir uçurum kenarında bir çiçek var. O çiçeği benim için koparmak, düşüp vücudunun bütün kemiklerinin kırılmasına, hattâ ölümüne mâlolacak. Bunu benim için yapar mısın?' Yüzümü dikkatle inceledi ve 'Sana bunun cevabını yarın vereceğim' dedi. Bu cevapla son ümidim de yok olmuştu.
Ertesi sabah uyandığımda evde yoktu. Boş bir süt şişesini mutfak masasının üzerine koymuş, altına da bir not bırakmıştı. 'Sevgilim' diye başlıyordu, 'O çiçeği senin için koparmazdım' Kalbim yine kırılmıştı. Okumaya devam ettim.
'Çünkü her zaman yaptığın gibi bilgisayarın altını üstüne getirip çökerttikten sonra monitörün önünde ağladığında, onu tekrar düzeltebilmem için ellerime ihtiyacım var.'
'Anahtarları her zaman evde unuttuğunu bildiğimden, senden önce eve varabilmem üzere koşmam gerektiğinden bacaklarıma ihtiyacım var.' !
'Arabayı kullanmayı çok sevdiğin halde şehirde hep yolu kaybettiğinden, yolu gösterebilmem için gözlerime ihtiyacım var.' 'ın her ayki ziyaretinde sebep olduğu, karnındaki krampları rahatlatabilmem için avuçlarıma ihtiyacım var.'
'Evde oturmayı sevdiğinden, içe kapanıklığını dağıtmak, can sıkıntını hafifletmek üzere sana şakalar yapabilmem, hikâyeler anlatabilmem için ağzıma ihtiyacım var.' !
'Sabahtan akşama kadar bilgisayara bakmaktan gözlerinin bozulması kaçınılmaz olduğundan, yaşlandığımızda tırnaklarını kesebilmem, saçlarında -görülmesini istemediğin- beyaz telleri ayıklayabilmem, merdivenlerden aşağı inerken elini tutabilmem, çiçeklerin renginin - gençliğinde senin yüzünün rengi gibi olduğunu söyleyebilmem için gözlerime ihtiyacım var.'
'Ama seni benden daha fazla seven biri varsa, evet o uçuruma gidip, o çiçeği senin için koparırım bir tanem.'
Baktım, mektuptaki yazının mürekkepleri yer yer dağılıyordu. Göz yaşlarım mektuba düşüyordu.
'Mektubu okuduysan ve kalbin ikna olduysa lüften kapıyı aç canım. Çok sevdiğin susamlı ekmek ve taze sütle kapıda bekliyorum.'
Koşarak kapıyı açtım. Endişeli bir yüzle ve ellerinde sıkıca tuttuğu susamlı ekmek ve sütle kapının önündeydi. Artık çok iyi biliyordum: beni ondan daha çok kimse sevemezdi. O çiçeği uçurumun kenarında bırakmaya karar verdim. Bu gerçek aşktı. İlk yıllardaki heyecanlar içinde görmeye alıştığımız aşkın, seneler sonra o heyecanlar kaybolup gittiğinde, huzur ve durgunluk içinde de hep var olmaya devam ettiğini göremeyebiliyoruz. Oysa aşk hep vardır. Belki artık heyecansız, belki artık romantik değil... Belki sıkıcı, tekdüze, hatta belki yüzsüz... Ama hep oralarda bir yerdedir. Çiçekler ve romantik dakikalar ilişkinin başlaması için elbette gereklidir. Bir zaman sonra bunlar gitse de gerçek aşkın sütunu ebedi kalır. Hayat tam da böyle bir şeydir.
-alıntı
12 Mart 2009 Perşembe
mimlenmişim hadi hayırlısı :))
1-Paraşütle atlamaya karar verdiniz ve ilk atlayışınızı yapmaya hazırlanıyorsunuz. Yerde sıranızı beklerken yukardan atlayanları seyrediyordunuz... Aklınızdan neler geçiyor?
-Allahım ne arıyorum ben burda kabusmu görüyorum biri beni çimdirsin:)
2) Sıranız geldi ve uçak üç bin metreye yükselirken siz de kendinizi hazırlıyorsunuz. Arkanıza hiç bakmadan önünüzde açılan kapıya geliyor ve kendinizi aşağıya bırakıyorsunuz. Aşağıya atlarken ne diye bağırıyorsunuz?
-Kim ittirdi beniiiiiiiiii....arkamdaki sen aşağıya inde görürsünnnn:)
3)Güvenli bir biçimde yere indiniz.Paraşütünüzü toplarken bir eğitmen size doğru geliyor ve birşeyler söylüyor.Eğitmen ne söylüyor?
-Hanım efendi aşağıya inerken paraşütün ipini çekmeniz gerekirdi ağaca düştüğünüz için çok şanslısınız:))"-Sanırım kadınceğiz yandaki dikiş kursuna gelmişti karıştırdı herhal:))))"
oldu olucak bende mimliyim :))
fıkra sevenlere http://fikrasevenlere.blogspot.com
blogmania editörü http://blogeditoru.blogspot.com
hadi kolay gelsin:)
11 Mart 2009 Çarşamba
otuz beş yaş şiiri

Yaş otuz beş! yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.
Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
Benim mi Allahım bu çizgili yüz?
Ya gözler altındaki mor halkalar?
Neden böyle düşman görünürsünüz,
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?
Zamanla nasıl değişiyor insan!
Hangi resmime baksam ben değilim.
Nerde o günler, o şevk, o heyecan?
Bu güler yüzlü adam ben değilim;
Yalandır kaygısız olduğum yalan.
Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;
Hatırası bile yabancı gelir.
Hayata beraber başladığımız,
Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;
Gittikçe artıyor yalnızlığımız.
Gökyüzünün başka rengi de varmış!
Geç farkettim taşın sert olduğunu.
Su insanı boğar, ateş yakarmış!
Her doğan günün bir dert olduğunu,
İnsan bu yaşa gelince anlarmış.
Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!
Her yıl biraz daha benimsediğim.
Ne dönüp duruyor havada kuşlar?
Nerden çıktı bu cenaze? ölen kim?
Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar?
Neylersin ölüm herkesin başında.
Uyudun uyanamadın olacak.
Kimbilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak,
Taht misali o musalla taşında.

nede dertliymişim vay be
10 Mart 2009 Salı
evde yok olasım var
9 Mart 2009 Pazartesi
doktor civanım )))
8 Mart 2009 Pazar
7 Mart 2009 Cumartesi
imkansız aşkıma

elime bir harita geçince ilk baktığım,
senin olduğun şehir olur.
geçtiğimiz yerler,
aramızdaki mesafe...
ve yine ilk sen gelirsin aklıma,
bir hikaye duysam bir yerde,
iki kişiyle ilgili.
dalıp gider bazen gözlerim sonsuzluğa.
seni düşünürken bulurum kendimi.
en ilgisiz şeylerin seni hatırlatması bir yana;
bütün rüyalarımda mutlaka sen de olursun.
hiçbir şey yapmasan da,
bir kenara oturur durursun..
en küçük mutluluklarımı bile
seninle paylaşmak için beklerim.
birazcık canım sıkılsa
seni arar yine gözlerim.
birini güzel bulduysam eğer
sana benziyordur mutlaka.
sonra sadece sen sevdiğin için
sevdiğim olur bir şehri,
bir şarkıyı, bir rengi..
içimden gelmeyen bir şey söylemedim hiç sana.
hatta içimden gelip de söyleyemediklerim oldu.
"canım" diyemeyip yuttuğum yumru...
canım, her şeyim..
susuşlarım hep seninle doldu.
elâ gözlerinde, dünya kayboldu...
benimle başbaşayım
Dönülmez akşamın ufkundayım
Vakit çok geç
Bu son fasıldır eyy ömrüm
Nasıl geçersen geç.......
6 Mart 2009 Cuma
YANLIZ KADIN
Yaşadıkları var sadece ve önce
Aşklar,ihanetler
Çocuklar,dostlar
Kimbilir daha neler neler
Yanlız kadın olmak
Ağlamadan yaşamak kalmış elde
Özlemek bide
Hemde sessizce.............
YANLIZLIKKKKK
Gözyaşları geceye karıştı , geceydi ve yalnızlığına içiyordu.
Ağlıyordu , gözyaşları sel olup yanağını ıslattı
Masada bir şişe yakut , kırmızı güller ve mumlar , düşlerinde sevgili ,kendi yalnızlığına ağlayan bir kadın.
Tek başına bir kadın ,beklenen ve hiç gelmeyen sevgiliye içiyor.Şöminenin ateşi bedeni ısıtırken onun yüreği üşümekte.
Radyoda bir şarkı , sezen aksu söylüyor,
Beni yak, kendini yak ,her şeyi yak
Bir kıvılcım yeter ,ben hazırım bak
İster öp okşa istersen öldür
Aşk için ölmeli aşk o zaman aşk.
Kadın içiyor , dertleniyor , içtikçe çoşuyor şarkıya eşlik ediyor..
Birlikte yaşlanmak vardı ya ?halbuki o tek başınaydı yalnızlığıyla ve yaşlanıyordu.Saçlarındaki aklar gün geçtikçe belirgenleşirken , yüzündeki çizgilerde derinleşmekteydi
Beklediği sevgili hiç gelmedi , hiç yazmadı ona , hiç sarılmadıda , yanaklarına buseler de kondurmadı..
O yalnızlığın çaresizliğinde , sadece hayallerine sarıldı , umutlarına sarıldı düşlerine sığındı.
Sığınabileceği en salim liman düşleriydi ..Düşleri hiç ona ihanet etmedi..Yüreği sancıdığında ,belli etmedi kimseciklere..Şarkılar mırıldandı ?
Attığı kahkahalar onun sessiz ağlayışlarıydı..
Geceler ışıksız , soğuk , çaresizliklerle , yalnızlıkla geçerken o sıkıca perdeleri kapadı , yalnızlığını saklamak için..
Sakladığı duygular onu esir almıştı..
Birkirdiği tüm duyguların tek şahidi , yazdığı hatıra defterine naftalin kokusu sinmişti..Defterin sayfalarını karıştırdı .Hayat bazen öyle insafsız dı ki , onu yalnızlığa mahkum etmiş sevdiğini ondan uzaklara savurmuştu.
Defterin sayfaları sararmaya yüz tutarken , yazılar silikleşmeye başlamıştı.. Sayfalar arasına gizlenmiş hezeyanları , sevinçleri ,acıları, umutları, hayalleri ordan çıkarılmayı bekliyordu .
Aniden karar verdi bu defteri yakma zamanıydı , şöminin ateşi onu çağırıyordu..defteri şömineye attı , ateş defterin her yerini kaplarken o izledi ?Hiç yaşanmamış bir aşktan geriye bir avuç kül şöminede kalacaktı.
Bardakta kalan şarabı bir dikişte bitirdi , şerefine gelmeyen sevgili deyip bardağı şöminenin içine fırlattı.
Gecenin sessizliğini kırılan bardağın sesi bozdu.
5 Mart 2009 Perşembe
DÜŞTEN GÜZEL

İlktir baharın gönlümce geldiği
İlktir hem sarhoş hem ayık olduğum
Bir gerçek içindeyim düşten güzel
Sevdiğim gülüyor yanıbaşımda
Aşkından tâlihimin düzeldiği
Sen gökte ararken yerde bulduğum
Bir sende gördüm ince ruh ince bel
Sende murada erdim kırk yaşımda
Cahit Sıtkı TARANCI